26 Ağustos 2011 Cuma

sende bende kalmalar...

İçinde rüyalarının gemisi bilmecesi dün ile yarın içindedir tüm gizemi ve sardığında ayna kim bilebilir dünya senin.Mistik bir çağrışımla kabaca vücuduna oturur tüm damlaları müziğin.Kalabalığın içinde kopyalanmaz bir algısındır.Nasıl hissettiğini ben nede dün neyle anlatılır.Soğuk soğuk sabahlar ve insanlar yalın tat gibidir, çilek ve krema bedenlerin koyulaştığı sıcak ve rüzgarlı bir tepedir yoğunluk ve çapraz ilişkilerin eşiğinde.Fotoğraftaki kız bir kara mizah aynasında gözlerine bakar gibidir, bu sizi yanıltmasın aynalar göz gibidir senden alır tekrar sana verir ve rüyalar ayna gibidir düşlerine.Fotoğraftaki kız gülmesinde bir derinlik saklar içinde danstan yapılmış bir kale şövalyesi rüyalarını besler.Gece koyu olanları besler koyular gecenin içinde duran beni ve çerçevedeki bir ilham kahvesidir geceye.Uzun zaman deviren adımlar artık son bulur resminde ve zaman dönümünde, son bakışlar son sözler yapılır ve taştan bir heykel geçmişte nelerin yaşandığına dair.Gün ve gece uzun zaman birlikte olmuştur uzun zaman yaşlanmıştır uzun adımlarda ve yollarda, artık suya ihtiyacı olmayan ağaç gibidir zaman içi ayrılıklar, sende bende kalmalar...Gittiğim soğuk bir sokak dündeki hepinizi hatırlatır ısıtır beni, günümde sıcak bir düş dünden sizden kalma pahabiçilemez bir değer birimidir adını bulamadığım.Son sahneler ve makyajlar adımlarda heycanlı son yanlışlar hiç olmasada kırgınlıklar.Hadi hazırlan sahne sırası bizde ve son.
00:51  26.08.2011

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Hatırlıyor musun... bir kez daha dene


Hatırlıyor musun...
Yediydim eğlenceli
 taşlardım dereyi
Onyediydim 
severdim bir periyi
gözlerindeki beni
ah işte orda görebilseydiniz
beni
Otuzyediydim
geri dönerdim düşlerime
ve eğlenceli geçmişime
Sonra anlardım Elliyedide
geri gelmeyen günüme 
birçok sevgili bırakmayı
bilirdim dünüme
Ve hala Onüçünde
vahşi bir delikanlıyım
yaramaz bir çocuğum
hala çimdik atarak muzurluk yapanlardanım
Ki hatırlıyor musun...
sen siz sizler
hatırlıyor musun.
23:24   24.08.2011

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Düş salıncak Rüya kanat










Öyle bir geçiş yapmalısınki Toprakana hava kanatlarından, korku sürükleyici bir serüven olmalı güç adına ve her seferinde girebilmelisin sana ait olan kapıdan.Kimseler ve de kimseler görebilir seni ve duymalı fısıldamaları rüya düş sırları, hem geri gelmeyen zaman değilmidir o zaman düşlerimde geri alıyorum tüm zamanları ve tekrardan başa sarıyorum tekrardan tutabilmek için.Ve kimseler görmeden kayboluyorum gözlerimin içinde, Toprakana, düş, rüya vede uçabiliyorum, bunu farketmedin.Hem hatırlamak yanındaki zamanda bir cep yapıp orada saklamak değilmidir sevdiklerini.Rüyalar düş kanatları beni olduğunca uzaklaştırır dünyadan ve o kadar yaklaşırım ki hayata, göremediğin hayata.Bir gün yalnız kaldığımda bu harfleri tekrar üfleyip hayat vericem ve bana hoşçakal dediğini hatırlıycam, beni sevdiğini,bana sarıldığını, bana hayat verdiğini ve hala benimle olduğunu.
Ama şunuda biliyorumki benden başkası bunu göremiycekti düş salıncak rüya kanat hem bir tarafında da sen, olabilse emin ve gerçek bir düşüşten sonra kararlılık ve hakim olma kendinde bu zamandan öteye geçişte bir köprü işte.
Ve zamanla geliyorumki zaman benim için hiç değişmedi, zaman benden hiç geçmedi, odamdaki oyuncaklarımın hikayeleri hiç değişmedi ama bir gün son sayfalar eşliğinde bunu herkes anlıycak ve birgün herkes geri dönücek…
Kayıplar ve rüyalar eksilirken o zaman artık sen ve senin olanlarda ama şuna tüm kalbimle inanıyorumki bir gün bu dünyada sende geziceksin ve ayrılmayı hiç istemiyceksin.
22:34    20.07.2011

19 Ağustos 2011 Cuma

uykudan sonra...

Tozlu bir kitap kapağı gibi eskiyen hayatın tahtadan bir kuklayla arkadaş olur telaş ve tedirginlikten yoksunluk kazanırdı değersiz hayatın.Bitmeyen bir özlem gibi çocukluk oyuncaklarınla hala konuşurdun.Zayıftan güçlüye tam tersiyle bir dönüş noktası oluverir bazen yıkımlar ve kayboluşlar, aniden bir başlangıç gibi yeniden doğardınız benzer bir gün sabahı.Korku, telaş, adaptasyon, çelişki birçok yenilenme belirsizliği ; doğru zamanın geldiğini anladığınızda eylemsel bir figürasyona dönüşemediğiniz zaman çerçevesi.Bulanık bir pencereyi sildiğinizde aydınlanır dört köşe çerçeve, gözlerinizi ovuşturup sildiğinizde aydınlanır tüm dünya.Kabullenip alışmaktansa, kör ve ebedi bir renk kavramıyla hep merak içinde olmayı seçmek, ki ipin ucu bu değil midir hayatın uçurumunda.Donuk tutkular içinden çıkmak gerekir bazen ve  güçlü hissetmelisin üstesinden gelebilmek için.Ve bazen son günüymüş gibi kararlar vermelisin hayatının.Ulaşılması ne kadar zor olabilirki bilinenin, düşünülenin, istenilenin...Eğer bir yerlerde kalmayı seçersen nasıl emin olabilirsin ileriden ve hayatlardan vede seninkini nasıl ayırt edebilirsin diğerlerininkinden.Sıradan olarak tutkuyu nasıl çıkartabilirsinki içinden, UYAN AYAĞA KALK VE KENDİNİ YENİLE...
18:11  18.07.2011

4 Ağustos 2011 Perşembe

Subhiye İbrahim Dorakovik


gözlerinde havf telaşı
gece beklenir bir tehdit
zevkidir beyaz sayfaları
tek nedendir belkide sevgisi
ilim ipinin ucundadır
onda kalansa
pek bir hafif rüzgarıdır
canlı renklerin
korkusudur te’ehhül
ondan cahili olunca
o istemez dört duvar
hep gezmek
ışıl ışıl eğlenmek
arada bir çıkar zivaneden
neşelidir
ama hayat zindan ve karadır
geçer hayatı aynı dağın eteklerinde
beyaz sayfa mektuplarda
daha onsekizinde kederli bir bedendir
çabucak yaşlanmıştır kendinde
soğuk bir şiirle vedadır
kardeşi celil den
fotoğrafının arkasında
soluk çiçekler şiirinde
oysa yirmiikisinde yaşlı  bir gençtir
yirmiikisinde soğuk bedendir
yaşayamadığı onca mutluluk, eğlence, sevinç
o kadar çok şey varken
şimdi soğuk bir bedendir…
     Subhiye İbrahim Hanım anısına…